Uzun bir zaman geçti son yazımı yazalı. Kaldığım yerden devam etmeye çalışacağım. Umarım fazla unutmamışımdır. Barcelona'daki son günümde birkaç yer kalmıştı görmek istediğim. Öncelik tabii ki yine Gaudi'deydi. Gaudi'nin mimari bileşenler içeren ve 14 yılda tamamladığı bahçesi, "Park Güell", oldukça geniş alana yayılmış bir park. Parka girdikten sonra tapınakvari bir yapı ve merdivenler sizi karşılıyor.
Kalabalığa fazla girmemek için gezime soldan başlayıp 3 Haçlı Tepeye doğru yürüdüm. Buradan şehre oldukça güzel bir açıdan bakılabiliyor. La Sagrada Familia'nın kuleleri, giriş kapısındaki Hansel ve Gretel'in şekerleme evini andıran kulübe, hemen yakınından yükselen mozaik kule objektifime ve aklıma ilk takılanlar. Ardından kocaman kumluk bir araziye geliyorsunuz. Aslında burası büyük bir meydan. Mozaik duvarlarla çevrili bu alandan şehre şöyle bir bakıp sonrasında hayal dünyasına kaldığınız yerden çocukluğumuzun kumdan kaleleri, devasa kaya saksıları ile devam etmek mümkün. Bunlar benim hayalimde canlananlar. Kimbilir belki sizdeki yansımalar daha farklı olacak.
Saksılı uzun yol bittikten sonra yüksek sütunlardan oluşan bir avluya geliniyor. Tavanda yine insanın başını döndüren rengarenk mozaik süslemeler. Burasının 14 yıl gibi bir sürede bitmesine şaşmamak gerek. Parkı gezenler hakkında dikkatimi çeken en garip olgu ise, ne tarafa baksanız farklı bir güzelliğin etrafınızı sarmalamasına rağmen, çoğu insanın bu süslemelerden bihaber yürümesiydi.
Avlunun devamında, kalabalıkla beraber yol sizi doğruca çıkışa yönlendiriyor. Hatırlarsanız girişte kalabalıktan kaçmak için hemen sola saptığımı söylemiştim. İyi de yapmışım zira çıkış, etrafı merdivenlerle çevrilmiş üç boyutlu bir kertenkele mozaiği ve ağzından akan sular ile güzel bir biçimde sizi uğurluyor.
Park Güell'den çıktıktan sonra son kalan takatimle Barselona'daki Modern Sanat Müzesi'ne dopru yola düştüm. Doğru mu karar verdiğimden çok emin değildim zira bacaklarım artık direktiflerimi pek dinlemiyor ve adımlarım geri geri gidiyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder