İstanbul'a gelmenin benim için bu kadar zor olduğu bir anı daha hatırlamıyorum. O acı dakikaları unutmak mümkün değil ve onlar her zaman benimle beraber olacak. Bir günlük ara sonrası seyahatime rotayı çok aksatmamak adına Barcelona'dan devam ettim. Bu adam, uçak biletlerini nereden buldu sorusu aklınıza gelebilir tabii ki. Kısmet işte, yıllardır biriktirdiğim milleri İnterrail seyahatim ve anneannemin cenazesi için kullanmak nasipmiş.
Uçakta yanımda iki Türk oturuyordu. İstanbul'da kullanılmayan ev atıklarının geri dönüşümü üzerine çalışıyorlarmış ve Avrupa'da bu konuda bize en yakın ülke İspanya'ymış. Barcelona Belediyesi ile görüşüp hangi aşamalardan geçtiklerini konuşacaklarmış. Böyle keşfedilmemiş (ya da keşfedilmiş ama benim hakkında hiçbir fikrimin olmadığı) işleri yapanlara hayranım. Neyse yemek sonrası gazeteye göz atarken spor sayfasında bir de ne göreyim! O akşam FC Barcelona'nın sezon açılışı varmış ve Bayern München ile Barcelona'nın meşhur stadı "Camp Nou" 'da karşılaşacaklarmış. İçimden "acaba yer var mıdır? Bu maça gidebilir miyim?" diye geçirmedim dersem yalan olurdu. Son 2 günün yorgunluğuyla biraz uyumuşum.
Barselona'ya indiğimde saat öğleden sonra 3 sularıydı ve hava oldukça sıcaktı. Metroya atladim ve ilk durağım olan Sants Estacio'ya doğru yola çıktım. "Sants Estacio" şehrin önemli aktarma noktalarından biri. Çoğu banliyö treni ve uluslararası tren bu istasyondan hareket ediyor. Paris'teyken kalacak yerimin rezervasyonunu yaptırdığım için rahattım. Sants Estacio'ya vardıktan yaklaşık 15-20 dakika sonra yürüyerek hostele vardım. Resepsiyonist adam bana yer olmadığını söyleyince şenliğin başladığını anladım içten içe. Rezervasyonumun teyidini almadığım için o günkü iptal olmuştu ve şu anda da koca hostel yer yoktu. Ancak ertesi günden itibaren orada kalabilirdim. Yakında başka bir hostel olup olmadığını sordum. Bana uzunca bir liste verdiler ama hangisi iyi, hangisi ucuz, hangisi temiz, vb. sorularına cevap bulmak mümkün değildi. En önemli soru ise hangisinde yer olduğuydu. Ne de olsa yaz mevsimi özellikle de Ağustos ayı, Bercelona'nın dolup taştığı dönemlerden biriydi. "Ya bunlardan hangisi?" diye sorunca kağıda "Alberguinn" ismini çiziktiriverdi resepsiyonist kız. Telefonla aradım hosteli. Karşımdaki ses yer olduğunu söyledi. Hemen ismimi verip yola koyuldum. Uzun bir arayış sonrası (sırtımdaki çantanın ağırlığını tekrar tekrar hatırlatmama gerek yok sanırım) hostele vardım. (Kalmak isteyenler için şiddetle tavsiye ederim: Alberguinn Sants Youth Hostel - c/Melcior de Palau, 70-74 08014 Barcelona. Tel: +34 934 905 965, Faks: +34 934 911 941, E-Posta: alberguinn@alberguinn.com, www.alberguinn.com)
Tam bir pansiyon havası hakim giriş ve lobiye. O akşamlık yerimin teyidini aldıktan sonra odama yerleştim. Odayı şöyle tarif edeyim. 9 adet ranzanın bulunduğu 18 kişilik bir yatakhane aslında. Kız erkek karışık kalıyor. Herkese kişisel eşyalarını kilitlemek için birer dolap veriyorlar. (Sonradan, kilitli bir dolabın kaldığınız yerin artılarından olduğunu anladım) Tuvalet ve banyo ortak kullanıma açık ve oldukça temiz. Bir müddet düşündükten sonra burada konaklamaya verdim zira o çantayı tekrar geri taşımak benim için eziyet olacaktı. Hem bir hostelde aradığım en önemli iki unsur mevcuttu. Birincisi temizlik, ikincisi sıcak su. Üstümü değiştirdikten sonra resepsiyondaki kıza FC Barcelona'nın sezon açılışından haberdar olup olmadığını sordum. "Tabii ki" dedi. Maç bileti bulma olasılığımı ve nereden alabileceğimi sorunca bilet bulmamın zor olabileceğini ama yine de stada gitmemin en doğru hareket olacağını söyledi. Tam dışarı çıkarken kapıda Barcelona formalı bir adam gördüm. Sonradan öğrendiğime göre Kanadalı bir emlakçıymış. Marsilya'da yaşayan Fransız kız arkadaşını ziyaret etmeden önce 2 günlüğüne Barcelona'ya gelmiş. Doğrudan "maça gitmeyi düşünüyorum, bana katılır mısın?" diye sordum. "Neden olmasın?" yanıtıyla beraber yola koyulduk. Stad yaklaşık 15 dakika yürüme mesafesindeydi. Stad etrafındaki gişelerden 39€'luk biletimizi alıp hostele geri döndük. Evet belki bir açılış maçı için pahalıydı bilet ama hem benim için rüya niteliğindeki bir stadın "maraton" tribününde maç izleyecektim, hem de Ronaldinho'yu çiplak gözle izleme fırsatını bulacaktım. Tartışmasız değerdi bu paraya. Saat 8'de tekrar stada gittik. Stad çevresinde adeta bir karnaval havası hakimdi.
Gerçekten devasa bir stadyum burası. 98,772 kişilik bu stad 1957 yılında açılmış ve oldukça heybetli bir görünüme sahip. Televizyonda burada oynanan maçlarla ilgili yorumlarda stadın ne kadar çabuk boşaldığından bahsederlerdi de (yaklaşık 5-10 dakika) bir mana veremezdim. Görünce anlıyor insan! 105 adet kapısı var bu stadın giriş çıkış için. Haliyle erken çıkayım, kapıda sıkışmayayım şeklinde bir endişeye gerek yok. Stada girdiğinizde kirişlerde bugüne kadar Barcelona'da forma giymiş tüm futbolcuların isimleriyle karşılaşıyorsunuz.
Fazla vakit kaybetmeden oturacağımız yere ilerledik. Biletimin üzerinde "Boca 231" yazıyor, sıra numarası 23, koltuk numarası ise 14. Stada açılan kapıdan geçer geçmez başdöndürücü bir ihtişamla karşı karşıya kalıyor insan. Yaklaşık 1 saatlik bekleyiş sonrası iki takım da sahaya çıkıyor. Bir tarafta bir Avrupa devi, Baern München, diğer tarafta Ronaldinho'lu, Deco'lu, Messi'li evsahibi "Barça". Ronaldinho'yu bu kadar yakından izlemek gerçekten heyecan verici. Topla ısınırken bile farklı bir futbolcu.
Işık gösterileri ve takım anonslarının ardından maç başlıyor. Daha maçın başları ve kazanılan serbest vuruşu Ronaldinho gole çeviriyor. Ardından peşisıra gelen gollerle Barcelona maçı 4-0 kazanıyor. Yaklaşık 60.000 kişilik taraftar kitlesi halinden memnun Barcelona sokaklarına dağılıyor. Biz ise hostelin yolunu tutuyoruz. Yatağa girdiğimde saat gece 1'i gösteriyor.
3 yorum:
Yazdigini okurken Camp Nou'dayken yolladigin mesaji hatirladim 'BURASI INANILMAZ BIRYER' ne yalan soliyim icim gitmisti :)
Hayatinda en cok gormek istedigin futbolcu kimdir diye sorsalar tek isim gelir aklima RONALDINHO :)
Yaziyi okurken kendimi stadin en guzel yerinde sadece ve sadece onu izlerken hayal ettim :)
Birant sen yaz hep yaz :)
sevgili birant...
bingolde gördüm seni.muhabereciydin.simdi bakiyorum kisa bir surelikte olsa avrupa fatihi olmussun...
daha cok gez daha cok kesfet...
eline saglik...
Oyle etkileyici bir tarzla yazmıssınki okumaktan alamadım kendımı. Gittigin yerlerde seninle aynı seyleri yapar gibiydim, tebrik ederim...
Yorum Gönder