San Francisco Yolcusu Kalmasın - 1 


Yine uzun zaman oldu dostlar. Bu süre zarfında çok yere gittim ama günlüğüme yeni yazılar eklemek ABD'ye nasipmiş. O zaman sizi de fazla bekletmeden konuya gireyim. Bu kadar zamandır farklı şehirlere seyahat ediyorum, bir şehrin daha merkezine iner inmez beni bu kadar sarıp sarmaladığını hatırlamıyorum. Belki Las Vegas sonrası buraya gelmenin etkisi belki de gerçekten şehrin sıcaklığı. Henüz bilemiyorum ama sanırım bir dahaki sefere geldiğimde bunun yanıtını bulacağım.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki San Francisco'da gezilecek görülecek yerler düşünüldüğünde 3,5 günlük bir gezi oldukça kısıtlı kalıyor. Hele bir de üzerinizden atamadığınız bir yol yorgunluğu varsa. Havaalanından çıktıktan sonra taksiyle merkeze ulaşım yaklaşık 50 dolar tutuyor. Merkezden kastım Union Square ve Market Street civarı. Genelde mağazaların çoğuna burada rastlamak mümkün. Benim gezim ise bundan yaklaşık 30 yıl öncesine kadar balıkçı teknelerinin gelip balık sattığı ve turistik bir hal alana kadar İtalyanların hegemonyasında olan Fisherman's Wharf'ta başlıyor. Market Street'teki metro durağından haftalık bir bilet alıp tramvay ile (hattın ismi F line diye geçiyor) Fisherman's Wharf'a ulaşmak yaklaşık 20 dakika sürüyor. Tramvay deyince (San Francisco'da bu araçlara streetcar deniyor, bir de bunların daha eskileri var ki adları "cable car", görünümleri bizim İstiklal Caddesi'ndeki nostaljik tramvay gibi ve onlara da muhakkak binilmeli) aklınıza bizim eski troleybüslere benzeyen ancak bizim şehiriçi tramvayından daha hızlı bir taşıt aklınıza gelsin. San Francisco, 42 tepenin üstüne kurulu bir şehir olduğu ve toplu taşımanın önemi günden güne arttığı için belediye, 1920'li yıllara kadar faaliyet gösteren eski tramvayları modernize etme gerekliliği hissetmiş. Sadece mevcut tramvayları değil, Avrupa'nın Milano, Porto, Zürih, vb. şehirlerinden satın aldıkları tramvayları da kendi ağlarına katmışlar. San Francisco'yu bir dikdörtgen gibi düşünürseniz, dikdörtgenin üst ve sağ kenarları boyunca sıralanmış iskeleler (San Francisco'nun okyanusa kıyısı olduğunu dolayısıyla deniz kenarında bulunduğunu söylemeye gerek yok sanırım :) ) mevcut. Bu iskeleler, dikdörtgenin sağ kenarının orta noktasından "Pier 1" ismiyle başlayıp tek numaralar halinde kuzeye ve sonrasında batıya doğru, Pier 47'ye kadar gidiyorlar. Dikdörtgenin sağ kenarının orta noktasından güneye doğru ise "Pier 2" ismiyle başlayıp artan şekilde çift sayılı iskeleleri görmek mümkün. Bunlardan en meşhuru, adından biraz önce de bahsettiğim Fisherman's Wharf bölgesinde yer alan Pier 39.


Onlarca balık lokantası, hediyelik eşya dükkanı ve rengarenk insan kalabalığıyla tam bir renk cümbüşüne tanık oluyor insan. Karnım oldukça acıktı. Yol arkadaşım Tolga'yla, tanıdık bildik bir lokanta ararken gözümüze "Bubba Gump" çarpıyor. Yol yorgunluğunu da düşünerek, fazla risk almadan yengeçleri, karidesleri birer ikişer ısmarlıyoruz. Yemek sonrası tatlıya yer kalmıyor ama belki de duvardaki şu tabela tatlı ve diyet arasındaki ilişkiyi en güzel biçimde özetliyor.


"Bubba Gump'ın çıkışında iskelenin ucuna yani denize doğru yürürseniz, uzakta ama çıplak gözle görüş mesafenizde, bir çok filme de konu olmuş (hatırladıklarım Alkatraz Kuşçusu, Alkatraz'dan Kaçış, The Rock, Catch Me If You Can) "Alkatraz Adası" 'nı görmek mümkün. Ya da diğer adıyla "The Rock" 'ı. 





Sola doğru ilerlediğinizde ise ahşap şamandıraların üzerinde yatan deniz aslanlarının önce kokularını alıyor, sonra seslerini duyuyor ve ardından da kendilerini görüyorsunuz. Pier 39'daki deniz aslanı topluluğunun 1700 civarında olduğu sanılıyor ve neden orada yaşadıkları konusunda çeşitli söylentiler olsa da kesin sebebi bilinmiyor. 



Yarım günlük Fisherman's Wharf yani Balıkçı Rıhtımı gezisi sonrası otele dönüyorum. İyi bir uyku şart.  

2 yorum:

masterofuniverse dedi ki...

eee bitti mi ilk gün sonunda? bunun icin mi bekledik?

ilsu dedi ki...

birantzııııım pek güzel olmuş ve fekat iki senede bir yazı koymakla olmaz caam bu işler. senden disiplin bekliyoruz :))) öperim.